SeNTeZ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

BuNCa ZaMaN iÇiNDe TeZiMiZi aNTiTeZiMiZi YaPTıK aRTıK SeNTeZ'i oLuSTuRMa ZaMaNı GeLDi
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Hikayeler

Aşağa gitmek 
2 posters
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:13 am

GELECEĞİNİ BİLİYORDUM !
Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü görür. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu.

- Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?

"Delirdin mi? der gibi baktı teğmen.

- Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma

Asker ısrar etti. Teğmen:

- Peki... Git o zaman ...

İnanılması güç bir mucize. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan askere döndü:

- Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bak haklı çıktım. Bu zaten ölmüş dedi teğmen.

"Değdi teğmenim" dedi asker.

- Nasıl değdi?" dedi teğmen.

- Bu adam ölmüş görmüyor musun?

- Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benim için. Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı teğmene:

"Geleceğini biliyordum !.." demişti arkadaşı... "Geleceğini biliyordum !..."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:13 am

iyilik ve kötülük

Yaşlı kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.

Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla dedesine sordu: Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.

- "Onlar benim için iki simgedir evlat" dedi.

- "Neyin simgesi" diye sordu çocuk.

- "İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.

Çocuk, sözün burasında; 'mücadele varsa, kazananı da olmalı' diye düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:

- "Peki" dedi. "Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?"

Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.

- "Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:13 am

HER ZAMAN BİR YOL VARDIR
Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi.

Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi. Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu.

Bir akşam oturup, ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar.

Erkek, "Aklıma bir fikir geldi" dedi. "Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım."

Bu ilginç fikir hanımının da hoşuna gitti. Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler. Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılaştılar. Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:19 am

Daha henüz 18 yaşındaydı,ama hayatının sonundaydı. Tedavisi mümkün olmayan kanser hastalığına yakalanmıştı. Kahır içinde kendini eve kapatmıştı. Sokağa bile çıkmıyordu. Annesi,birde kendisi. Bunlardan ibaretti hayat onun için. Bir gün çok sıkıldı. Sokaklara attı kendini.. Bir yığın vitrinin önünden geçti. CD satan bir dükkanı geçerken aniden durdu, geriye dönüp kapıdan içeri bakarak hayal meyal gördüğü tezgahtar kıza bir kez daha baktı. Kendi yaşlarında harika bir genç kızdı. Gözleri ve yüreği takılı kalmıştı. Bir süre düşündükten sonra CD dükkanına girdi. Kız gülümseyerek koştu ona doğru "Size nasıl yardımcı olabilirim" diye... Öyle bir gülümseyişti ki genç şaşırdı, geveledi, bocaladı sonra "Evet" diyebildi.. Rasgele bir plağı işaret ederek "Evet,bu CD yi almak istiyorum" dedi. Genç kız plağı aldı, içeri gitti. Az sonra paketlemiş bir şekilde geri geldi. Genç paketi aldı evine geldi ve hiç açmadan paketi dolabına attı... Ertesi sabah yine aynı dükkana gitti. Yine bir CD sardırdı kıza, yine eve gelip açmadan paketi dolaba attı. Günler hep sardırılıp açılmayan CD alımları ile geçti gitti. Bir türlü genç kıza açılmaya cesaret edemiyordu. Annesine açıldı sonunda... Annesi "Git konuş oğlum, ne var bunda" dedi.Ertesi sabah cesaretini toplayıp aynı dükkana gitti, ve yine bir plak seçti. Kız plağı sarmak üzere arka kısma gidince genç "sizinle bir gece çıkabilir miyiz ?" diye yazarak altında telefonunu ekleyip gizlice kasanın üstüne koydu.Sonra genç kızdan plağı alarak kaçarcasına uzaklaştı dükkandan. İki gün sonra evin telefonu çaldı. Anne açtı telefonu. CD dükkanındaki tezgahtar kızdı arayan. Delikanlıyı istedi. Gizlenen notu daha yeni bulmuş, ve görür görmez aramıştı. Ama delikanlının annesi ağlıyordu... "Duymadınız mı ? " dedi, "Dün kaybettik oğlumu" Cenazeden birkaç gün sonra anne oğlunun odasındaki eşyaları düzenlerken gözüne dolabındaki paketler ilişti. Paketleri aldı oğlunun yatağına oturdu ve bir tanesini açtı. İçinde bir CD ve birde not vardı. "Merhaba,sizi öyle talı buldum ki, bir akşam birlikte çıkalım mı ? Jacelyn !... Bir başka paketi açtı. Yine başka bir not vardı. "Siz gerçekten çok tatlı birisiniz, hadi beni bu gece için davet edin artık... Sevgiler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:22 am

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış...Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.. "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki,at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi.Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler...İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş."Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu.Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar.Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç.Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez." Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş...Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler."Babalık" demişler, "Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.." "Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?" Köylüler bu defa açıkçn ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler...Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeyeçalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara."Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler. İhtiyar "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş."O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı.Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez." Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... "Gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..." "Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar. "Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şnssızlık olduğunu sadece Allah biliyor."

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:

"Acele karar vermeyin.Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir.Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.Buna rağmen akıl,insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar.Bir kapı kapanırken, başkası açılır.Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:23 am

Kendinizi Bir Sınayın.
Acaba aşağıdaki bilgilerden hangilerine vakıfsınız ?

Uyurken TV izlerken olduğundan daha fazla kalori harcarsınız!!

Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor. Sizi gizliyor, sivrisineğin alıcılarını bloke ederek, sizin orada olduğunuzu anlamamalarını sağlıyor...

amerikan Havayolları 1987 yılında first-class da sunulan salatalardan bir adet zeytin eksiltmek suretiyle 40.000 USD kar etmiştir.

Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir!!

Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!

İnekler merdiven çıkabilir, ama inemezler!!

Marlboro şirketinin ilk sahibi akciger kanserinden öldü!

Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri dokusudur.

Eger ağzımıza attığımız bir şeye tükürüğümüz değmese, onun tadını anlayamayız!!

McDonalds'in kârının yüzde 40'ı çocuk menüsü satışından gelir!!

Her insanın dilinin izi de, parmak izi gibi birbirinden farklıdır !!

Einstein 9 yaşına kadar düzgün konuşamamıştır. Ailesi onun özürlü olduğunu düsünmüstür !!

Tarihi film olan "Ben Hur'da" çekim ekibinin fark etmediği kırmızı bir otomobil görünür!!

Ketçap 1830'lu yıllarda ilaç olarak satılıyordu!!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:24 am

- osmanlı döneminde idam edilecek adamın yanı başında bir sac hazırlanırmış ve bu sac allttan verilen ateşle iyice kızdırılırmış...kafası kesilen adamın kafasını kestikten hemen sonra bu saca bastırırlarmış...sıcaktan dolayı kan beyinde 2 saniye kadar dolaşacağı için adama yerde duran cansız bedeni son defa gösterilirmiş...

2- suçlunun derisini yüzüp denize atarlarmış...(acıyı tahmin edin artık)

3- suçlu ortası delik bir sandalyeye cıplak bir şekilde oturtulurmuş...bu delik yere içinde fare olan bir kase yerleştirilirmiş...ve kaseyi alttan yavaş yavaş ısıtırlarmış...tabiki sıcağa dayanamayan fare çıkacak biyer bulamayınca suçlunun makattan kemirmeye başlayıp en son ağzından çıkarmış...

4- suçlu güneşin altına ellerinden bağlı biş şekilde yatırılırmış...suçlunun saçları kazınıp kafasına deve derisi geçirilirmiş...deve derisi güneşte eriyip suçlunun kafasına yapışırmış...saçlar deve derisi yüzünden dışarı doğru çıkamayıp içeri doğru çıkmaya başlarmış...bir süre sonra saçların kafatasını delmesiyle beyne ulaştığı anda adam ölürmüş...

5- suçlunun sığabileceği bir çukur kazılır ve suçluya tıkabasa yemek yedirilirmiş...dışkısını da o çukura yapmak zaorunda kaln adam bir süre sonra dışkılarının bedenini çürütmesiyle ölürmüş...

Çin işkenceleri:

1- suçlunun kafası kazınırmış ve suçlu bir direğe hiç hareket edemiyeceği şekilde bağlanırmış...ve üstten damlalar halinde soğuk su damlatılırmış...damlalar bir süre sonra balyoz etkisi yaptığından adamın delirmesi sağlanırmış...

2- suçlunun göz kapaklarına iğne batırılırmış...ve adam bir süre sonra daynamayıp gözlerinin kapatır ve kör olumuş...(adamın biri 2 günün dayanmış en sonunda gözlerinden kan gelmiş ve kapatmak zorunda kalmış)

3- suçlu 10 metre karelik bir odaya kapatılırmış...ve burdan hiç çıkartılmazmış...yemeği düzenli olarak verilen adam tuvalet olmaması nedeniyle tuvaletini odanın bir kenarına yapmak zorunda kalırmış...bir süre sonra yaptığı dışkı ve idrarların zehir salgılamalarından dolayı adam zehirlenerek ölürmüş...

4- suçlunun göz kapakları açık kalacak şekilde tutuluruş...ve belli bir mesafeden ellerinin adamın gözüne doğru ileri geri sallarlarmış...saatlerce süren bu olayın sonunda adam kafayı yermiş...

--------------------------------------------------------------------------------
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:27 am

Polonya'daki Lodz kasabasından çıkan tren, dükkanlara dondurma dağıtır. Görevlilerden ikisi, dondurmaları dükkana taşımak için dondurma
dolabının içine girer. O sırada dolabın kapağı kapanır ve içerde
kalırlar. Dolabın kapağını vururlar ama onları duyan kimse yoktur. Öleceklerini anlarlar ve sürekli kendi kendilerine "Donucaz, donucaz..." diye mırıldanırlar. İçlerinden bir tanesi kağıda "Yavaş yavaş tenimiz donmaya başladı, artık dayanamıyoruz." diye yazı yazar. En sonunda bunlar donucaz diye diye donarak ölürler. O akşam onları orada bir kasabalı bulur ve polise haber verir. Olay yerine gelen polis bunların otopsisini yaparak donarak öldüklerini kamuoyuna açıklar.

AMA DOLAP SABAHTAN BERİ ÇALIŞMIYORDUR...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:29 am

karısını aldatıp pişman olan bir adamın ağzından yazılanlar:


Karımı 1998'in sonbaharında kaybettim... Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik. Karim, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, "Bunlar bizim hayatimizin gölgeleri" derdi.. Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı. 97'in bir gecesinde onu aldattım. Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık alacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece: "Biliyorum" dedi. İzmir’e kar yağdığı gün, yani bir ay önce,evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine... Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün fark ettim.
- A.
- R.
- K.
- A.
- S.
- I.
- N.
Gerisi için yılları yetmemişti. Ama sanırım "Arkasına bak" yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra bir şey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm. inanabiliyor musunuz, her birinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı. 1997'deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı. Ve içinden su sözler çıktı: "14 Mart 1997/Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı/ Söylemene gerek yok, biliyorum..." 2002'deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor simdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor... Seni seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et, çünkü; aşk sessiz, sevgi dilsizdir....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:32 am

Ölmek üzere olan yaşlı bir baba, yatağının başına üç oğlunu çağırarak onlara vasiyette bulunur:
- Oğullarım, ben ölünce, birbirinize düşmemeniz için, size sahibi olduğum 17 deveyi paylaştırmak istiyorum. Miras olarak develerin yarısını büyük oğluma, üçte birini ortancaya, dokuzda birini ise küçük oğluma bırakıyorum.

Babalarının ölümünden sonra, mirası babalarının vasiyeti uyarınca paylaşmak üzere kardeşler bir araya gelirler. Fakat bir türlü işin içinden çıkamazlar. Mirası babalarının istediği gibi pay edemezler. Çünkü 17 sayısı ne ikiye, ne üçe, ne de dokuza bölünebilir.
- Bu işin üstesinden ancak köyün tecrübe ehli, yaşlı bilgesi gelir, diye düşünüp ona giderek danışırlar.

Bilge kişi;
- Benim bir devem var, onu da alıp yeniden hesap yapın, der. Bu cömertliğe çok şaşıran oğullar, 18 deveyi pay etmeye girişirler. Önce ikiye bölerler, büyük oğul 9 develik payını alır. Sonra üçe bölerler, çıkan 6 deveyi de ortanca oğul alır. Daha sonra dokuza böldüklerinde 2 deveyi de küçük oğul alır. Ama, bütün develeri paylaştıktan sonra ortada fazladan bir deve kalır yine ...

Oğullar bu duruma da bir çözüm getirmesi için yeniden yaşlı bilgeye başvururlar. Bilge kişi güler ve :
- İyi öyleyse, der. Sorununuz çözümlendiğine göre ben de devemi geri alabilirim artık.

Bilge kişi bu hikâyede tıpkı “bilgi” gibi katalizör olarak olaya girer, çözümü sağladıktan sonra olaydan çıkar. Sorunu çözmede insanlara yardımcı olur, ama kendinden de bir şey eksilmez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:33 am

GÖKYÜZÜ15-06-2005, 07:23
Bebegimi görebilir miyim?" dedi yeni anne. Kucagina yumusak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeginin minik yüzünü görmek için kundagini açti ve saskinliktan adeta nutku tutuldu!Anne ve bebegini seyreden doktor hizla arkasini döndü ve camdan bakmaya basladi. Bebegin kulaklari yoktu...Muayenelerde, bebegin duyma yetisinin etkilenmedigi, sadece görünüsü bozan bir kulak yoksunlugu oldugu anlasildi.Aradan yillar geçti, çocuk büyüdü ve okula basladi.Bir gün okul dönüsü eve kosarak geldi ve kendisini annesinin kollarina atti.Hiçkiriyordu... Bu onun yasadigi ilk büyük hayal kirikligiydi; Aglayarak "Büyük bir çocuk bana ucube dedi..."Küçük çocuk bu kadersizligiyle büyüdü. Arkadaslari tarafindan seviliyordu ve oldukça da basarili bir ögrenciydi.Sinif baskani bile olabilirdi; eger insanlarin arasina karismis olsaydi.

Annesi, her zaman ona "Genç insanlarin arasina karismalisin" diyordu, ancak ayni zamanda yüreginde derin bir acima ve sefkat hissediyordu.Delikanlinin babasi, aile doktoru ile oglunun sorunu ile ilgili görüstü; "Hiçbir sey yapilamaz mi?" diye sordu.Doktor "Eger bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapilabilir" dedi.

Böylece genç bir adam için kulaklarini feda edecek birisi aranmaya baslandi.Iki yil geçti bir gün babasi "Hastaneye gidiyorsun oglum, annen ve ben, sana kulaklarini verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sir" dedi.

Operasyon çok basarili geçti. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatinda büyük basarilar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu.Yillar geçmisti, bir gün babasina gidip sordu:
"Bilmek zorundayim, bana bu kadar iyilik yapan kisi kim? Ben o insan için hiçbir sey yapamadim... Bir sey yapabilecegimi de sanmiyorum" dedi

Babasi, "fakat anlasma kesin, su anda ögrenemezsin, henüz degil..."

Bu derin sir yillar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açiga cikma zamani geldi... Hayatinin en karanlik günlerinden birinde, annesinin cenazesi basinda babasiyla birlikte bekliyordu.Babasi yavasça annesinin basina elini uzatti; Kizil kahverengi saçlarini eliyle geriye dogru itti; annesinin kulaklari yoktu.

"Annen hiçbir zaman saçini kestirmek zorunda kalmadigi için çok mutlu oldu" diye fisildadi babasi "..ve hiç kimse, annenin daha az güzel oldugunu düsünmedi degil mi?"

Gerçek güzellik fiziksel görünüse bagli degildir,ancak kalptedir!

Gerçek mutluluk, gördügün seyde degil, asil görünmeyen yerdedir...

Gerçek sevgi, yapildigi bilinen seyde degil, yapildigi halde bilinmeyen seydedir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:34 am

Van

Van’ı Asur kraliçesi Semiramis kurdu. Bundan dolayı şehre “Şahmirankent” adı verildi. Daha sonra Persler döneminde buraya Van adında bir vali geldi ve şehri bayındır hale getirdiğinden şehre onun adı verildi.

Uşak

Çocuk veya genç adının halk dilinden söylenişidir. Bazı rivayetlere göre ise uşak (ayınla söylenişi) kelimesinin aşık kelimesinden geldiği söylenmiştir.

Urfa

Eski adı “Orhoe veya Orhai”dir. Dah sonra Araplar tarafından “Roha”ya çevrilmiştir. Bir diğer rivayete göre ise Kürtçeden gelmekte olup Roha yani güneş demektir. Şehir Babil hükümdarı Ramis-Nemrut tarafından kuruldu.

Tekirdağ

Adını, kıyı boyunca uzanan Tekirdağlarından almıştır.

Tokat

Eski adı “Komana Pontika”idi. Tokat adının Pontika adının halk arasından değişmiş şeklidir.

Trabzon

“Trapezus” sözcüğünden gelir. Anlamı dörtköşe’dir.

Tunceli

Burada bazı maden yataklarının bulunmasından dolayı şehre Tunceli adı verilmiştir. Yani tunçülkesi demektir.

Sakarya

Adını sınırları içinden geçen Sakarya nehrinden alır

Samsun

Eski adı “Amisos”dur. Samsun ismi bu kelimenin halk arasından değiştirilmesidir.

Sivas

Adının nereden geldiği konusunda her hangi bir kayda rastlanmamıştır.

Siirt

Siirt adının Keldani aslından geldiği ve şehir anl..... geldiği söylenir. Diğer bir ravayete göre ise Sert kelimesinin bozulmuş şeklidir.

Rize

Kafkas kökenli bir kelime olduğu sanılmaktadır.

Ordu

Eski adı “Kotyora”dır. Halk tarafından bu isim değişikliğe uğramıştır.

Niğde

İlkçağda bölgede Nagdoslular adlı bir kavim yaşadığından bu şehre isimlerini vermişler. Arap kaynakları şehre “Nekide veya Nikde” demişlerdir. Halk ise şehre Niğde adını vermiştir.

Nevşehir

Onsekizinci yüzyıla kadar şehir bir köydü ve adı “Muşkara” idi. Daha sonra Nevşehirli Damat İbrahim Paşa köyünü geliştirdi ve yeni şehir anlamında Nevşehir adını verdi.

Malatya

Hititler döneminde buranın adı “Meliddu”dur. Halk tarafından Malatya olarak değişmiştir.

Manisa

Yunanca Magnesya’dan gelmiştir. Türkler burayı alınca Manisa olarak şehrin ismini değiştirdiler.

Mardin

Mardin adı Süryanice’de Marde’den geldiği rivayet edilir. Romalılar “Maride” Araplar ise “Mardin” adını vermişlerdir. Diğer bir rivayet göre ise kürtçedeki Mer-din yani erkek, yiğit –görmek kelimesinden geldiği söylenmiştir.

Muğla

Eski adı “Mobolla”’dır. Türkler buraya daha sonra Muğla demişlerdir.

Muş

Bir rivayete göre süryanice’deki suyu bol anl..... glene Muşa’dan diğer bir rivayete göre ise Şehrin kurucusu “Muşet’den gelmiştir

Karaman

İlk ismi Laranda’dır. Selçuklu ve Osmanlılarda ki ismi Larende idi. Karamanoğullarının başkenti olduğundan buraya daha sonra Karaman adı verildi.

Kahramanmaraş

Asıl adı Markasi’dir. Halk dilinde Maraş olarak değişmiştir. Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı şehirlerini kahramanca savunduklarından meclis tarafından ll Şubat 1922’de kahraman ünvanı verildi.

Kars

MÖ: 130-127 yılında buraya yerleşen Karsak oymağından dolayı şehre kars adı verilmiştir. Kars kelimesinin anlamı ise deve ya da koyun yününden yapılan elbise veya şal kuşağı anl..... gelir.

Kastamonu

Şehrin eski adı “Tumana”dır. Buraya daha sonra Gas-Gas isimli bir kavim yerleşti. İşte Kastamonu Gas ve Tuman’ın birleşmesinden meydana gelmiştir.

Kayseri

Romalılar Mazaka adlı şehri alınca buraya Kaysarea adını verdiler. Yani İmparator şehri anl..... gelir. Daha sonra Kayseri olarak halk arasında yayıldı

Kırşehir

Kır ve Şehir kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur.

Kocaeli

Orhan gazi döneminde bu bölgeyi feth eden Akçakoca isimli komutandan dolayı buraya Kocaeli denildi.

Konya

İsa’dan önce 47-50 ve 53 yıllarında Hıristiyan azizlerinden St. Paul burayı ziyaret etti ve şehir önemli bir dinsel merkez olarak gelişti. Bu nedenle Hıristiyanlar ona, “İsa’nın tasviri” anl..... gelen “ikonyum” adını verdiler. Abbasiler burayı alınca “Kuniye’ye” çevirdiler. Türkler bu ismi Konya olarak değiştirdi.

Kütahya

Frigler buraya “Katyasiyum veya Katiation” adını vermişlerdir. Daha sonra yöre halkı buraya Kütahya demiştir

İstanbul

MÖ. 658 yılında Megara kralı Byzas tarafından kurulduğundan bu şehre kurucusundan dolayı Bizantion adı verilmiştir.
Roma imparatoro Marcus Avrelius döneminde imparatorun manevi babasının adıyla “Antion” olarak anıldı.
Bizans İmparatoru Konstantin bu şehri yeniden kurunca buraya kendi adını verdi. Şehre “Konstantin veya Konstanpolis” adı verildi. Araplar “Kostantiniye, Romalılar Konstantinopolis” demişlerdir. Daha sonra bu ismin kısaltılmış şekli olan “Stin-polis” deyimi kullanıldı. İşte İstanbul bu “Stin-Polis” şehrinden türetildi.
Türkler burayı alınca Müslüman şehir anlamında “İslambol” adını verdiler. Fakat daha sonra İstanbul olarak değiştirildi.

İzmir

Şehrin asıl adı “Smyrna”dır. İzmir kelimesi smyrna’nın halk arasındaki kullanış şeklidir. Homeros destanlarında bu kent ismini Kıbrıs Kralı Kinyras’ın kızı Smyra’dan alır ve tanrıça Artemis İzmirli’dir. Kimi kaynaklara göre de, İzmir şehrini ilk kuran Hititler değil, Amazonlar’dır. (Hititler de buraya Navlühun adını vermişlerdir.

Gaziantep

Şehrin eski adı Ayıntab’dır. Kelime anlamı, pınarın gözü demektir. Halk bunu Antep olarak değiştirmiştir. Halk Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı başarılı bir savaş verince 6 Şubat 1921’de çıkartılan bir yasayla Gazi ünvanı verildi.

Gümüşhane

Burada daha önceleri gümüş madenleri olduğundan, bu şehre Gümüşhane denilmiştir

Edirne

Romalılar döneminde imparator Hadrianus tarafından kurulduğu için şehir “Hadrianopolis” dını alır. Hadrianus’un şehri anl..... gelen bu sözcük, sonradan değşimlere uğrayarak Edirne halini aldı.

Elazığ

1834 yılında Mezra denilen yerde kuruldu.1862 yılında buraya o sıradaki padişah Abdülaziz’in onuruna “Mamuretülaziz” adı verildi. Bu ismi uzun bulan halk onu Elaziz olarak kısalttı. 1937 yılında Elazığ’a çevrildi.

Elazığ

Erzincan ovasından adını alır. Ezirgan diye halk tarafından söylenir. Buranın eski adı Eriza’dır.

Erzurum

Ardı Rum kelimesinden gelir. Yani Rum toprağı demektir. Diğer bir rivayete göre de Selçuklular buraya Erzen-Rum demişlerdir. Erzen darı demektir. Şehir o zamanlar bir tahıl ambarı olarak kullanılmıştır.

Eskişehir

Eski adı Doylaion’dur. 1080 yılında Türkler burayı ele geçirdi. 1175 yılında burasını Bizans geri aldı. Kılıçarslan bu şehri daha sonra geri alınca, ona “Bizim eski Şehrimiz” anl..... gelen Eski Şehir adını verdi.

Diyarbakır

Bakır ülkesi anl..... gelmektedir. Bu ismin kaynağı Diyar-ı Bekir’dir. Bekir’in memleketi anl..... gelir. Bunun nedeni de Bekir b. Va’il adlı Arap göçebe boyunun buraya yrleşmiş olmasından kaynaklanır. Diyarbakır’ın eski adı Amid veya Amed’dir. Gelen veya bizim anl..... gelir. Dede Korkut kitabında Amid’e Hamid de denilmiştir.

Denizli

Deniz-ili kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. İl eski Türkçe’de ülke, memleket anl..... gelir. Yani deniz memleketi denilir.Bir diğer rivayete göre de kelimenin aslı domuz-ili'dir. Bu da bölgede domuz çokluğundan kaynaklanmaktadır.

Çanakkale

Marmara ve Ege denizlerini birleştiren Boğaz’daki şehir ve kasabaların en büyüğü ve il merkezidir. Boğazın doğu kıyısında ve en dar yerinde kurulmuştur. Burada denizini şekli tıpkı bir çanağı andırır. Bugünkü ismini buradan alır.

Çankırı

İlkçağda “Gangra” kalesinin eteğinde kuruldu. İsmini Gangra kalesinden alan Çankırı’ya yakın zamana kadar Çangırı ve Çenğiri deniliyordu.

Çorum

Rivayete göre Çoğurum kelimesinden türetilmiştir. Bu da bölgede zamanında Rumların çoğunluğu oluşturmasından kaynaklanmaktadır.

BURSA

Eski çağlardaki Bitinya bölgesinin başkentidir. Buraya kurucusu Bitinya kralı Prusias’ın adı verildi. (MÖ:ll.yüzyıl)

BURDUR

Eski adı Askaniya’dır. İsmini yanında kurulmuş olduğu Burdur gölünden alır.

BOLU

Önceleri Bithynion Romalılar döneminde ise Claudiopolis adı verildi. Türkler burayı alınca Claudiopolis sözcüğünü kısaltıp sadece polis dediler. Daha sonra bu da halk dilinde değişerek Bolu oldu.

BİTLİS

Kimi tarihçilere göre, “Bageş” ya da “Pagiş” sözcüklerinden türemiştir. Kimilerine göre de Büyük İskender’in komutanı “Lis” ya da “Badlis” burada bir kale kurmuş. Bitlis sözcüğü bu komutanın isminden kaynaklanıyormuş.

BİNGÖL

Buradaki bir çok göllerden dolayı bu isim kendisine verildi.

BİLECİK

Bizanslılar döneminde burada Bilekoma adlı bir kale vardı. Osman bey burayı alınca bu adı Bilecik olarak adını verdi.

BAYBURT

Eldeki kaynaklara göre kasabanın ortaçağdaki adı “Paypert” ya da “Pepert” idi. Bayburt adı buradan gelmektedir.

BALIKESİR

Şehrin adının eski hisar anl..... gelen Paleokastio’dan türediği sanılmaktadır. Halk arasında dolaşan bir söylentiye göre de balı çok anl..... gelir. Çünkü Kesir Arapça’da çok anl..... gelmektedir

AĞRI

İsmi sınırları içindeki “Ararat” dağından alır. Çok eski çağlarda yeryüzü korkunç bir su baskınınına uğradı.(Nuh Tufanı) Nuh peygamber bütün canılardan bir çifti alarak bir gemiye bindirdi. Gemi Cudi (İslam kaynaklarına göre) (Hristiyan kaynaklarına göre de Ararat – Ağrı) dağına kondu. Ararat, önce aran sonra da Ağrı adını aldı.

AKSARAY

Selçuklu Sultanı İzzettin Kılıçarslan, şehirde cami, medrese, kümbetler ve büyük ve beyaz bir saray yaptırdı. Şelir “Aksaray” adını işte bu beyaz saraydan aldı.

AMASYA

Amasya şehrini tarihçi Strabon’a göre Amazon karalı Amasis kurdu ve ona Amasis kenti anl..... gelen “Amasesia” ismini verdi.

AYDIN

İlk olarak Argoslar tarafından kuruldu. Anadolu beylerinden Aydınoğlu Mehmet bey’den aldı. Aydın, Mehmet beyin babasının ismidir.

ARTVİN

İskitler tarafından kuruldu. Artvin sözü iskitçe’dir.

ANTALYA

MÖ ll.ci yüzyılda Bergama karalı Attalos ll tarafından kuruldu. Şehir önceleri ismini kurucusundan aldı ve Attaleia adıyla anıldı. Daha sonra bu isim Adalia, Antalia ve en son Antalya şekline dönüştü.

ANKARA

İslam kaynaklarında Ankara’nın adı Enguru olarak geçer. Kimilerine göre Ankara sözü Farsça “Üzüm” anl..... gelen Engür’den, ya da Yunanca’da Koruk anl..... gelen”Aguirada’dan türemiştir.
Bazılarına Hint-Avrupa dillerindeki “Eğmek” anl..... gelen Ank ya da Sankskritçe de; “Kıvrıntı”,, anl..... gelen ankaba’dan veya Latince’den çengel anl..... gelen uncus’dan türediği ileri sürülmektedir. Frig dilinde Ank “engebeli, karışık arazi anl..... gelir.” Şehrin diğer isimleri; Ankyra, Ankura, Ankuria, Angur, Engürlü, Engürüye, Angare, Angera, Ancora, Ancora ve son olarak Ankara şeklini almıştır.

ANTAKYA

MÖ 300 yıllarında Makedonya Kralı Seleukoz bu yörede Antakya’yı kurdu ve şehre babasının ismi olan Antiokhia adını verdi. Zamanla büyüyen kent, başkent halini aldı.

AFYONKARAHİSAR

Afyon türkülerinde sık sık “Hisar” sözcüğü geçer. “Hisarın bedenleri çevirin gidenleri” Bu hisar sözcüğünün Afyon türkülerinde sık sık yinelenmesi nedensiz değildir. Eski adı Akroenos olan şehri Selçuklular uzun süren bir kuşatmadan sonra ele geçirdiler. “Hisar” kuşatma anl..... gelir. Acılarla elde edilen yere “Karahisar” dediler ve orada, kara taşlardan bir kale kurdular. Onaltıncı yüzyılda bölgede afyon yetiştirlmeye başlayınca, Karahisar’ın başına bir de Afyon eklendi ve şehir “Afyonkarahisar” adını aldı.

ADAPAZARI

Bu ilimize Adapazarlılar kasaca Ada der. Çünkü Sakarya ve Çark suyu arasında yer alan şehir, tıpkı bir adayı andırır. “Pazar sözüne gelince: Burası onyedinci yüzyılda yörenin Pazar yeriydi. İşte, Adapazarı bu iki sözcüğün “Ada” ve “Pazar” sözcüklerinin birleşmesinden oluştu. Adapazarı, Sakarya ilimizin merkezidi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:35 am

Arkadaslar Butun yazdıklarım basımdan geçmiştir ... Coskun yani ben .. *** ise Sevdigim kızdır.

''Bir kız vardır Yesil gözleri olan , bir bebek kadar masum ve bir melek kadar güzel...
Coskun ise kendini hayatın oyunundan çıkarıp almıs ve hayatla oynamak da olan
Dısarıdan havalı gorunen ama içinde hiçde öyle olmayan bir çocuktur.
KIz bir gün Coskundan hoslanmaya baslar , coskununda ondan hoslandıgını hisseder tabi.
Ve Onunla cıkmaya karar verir . Kızın Arkadasları Coskuna hep o kızı övmeye ve o kızdan
bahsetmeye baslarlar...Coskunda hoslandıgını bellı eder zamanla. Bir gün cıkmaya karar
vermiş ve kendınden emın bır sekılde cıkacagını arkadaslarına söylemıstir ..
Kız bir gun ailesiyle evine gelır coskunun . Ve 10 dakika sonradan da odasına gelir . Coskunda kızın odasına
geldıgı anda Kankardesı Olan ( Alvin ) ile msn de sesli konusma yapıyordur .
Bir anda sasırmıstır kızı odasında gordugunde . Ama bırsey dıyemez .
Kız oturur koltuga . Coskun kızın giyinis tarzından onun hip & hop / rap tarzından
hoslandıgı tahmin etmektedir . Ve sorar ;

Coşkun : Eminem , 50 cent yada Ceza yı severmısın ?
*** : Hımm cok severım ama en cok Cezayı sevıyorum ...
Coşkun : O zaman sana konserlerını ve video cliplerini izleteyim
*** : Cok iyi olur Smile

'' Bilgisayarın basına kızı oturtur koltuga ıse kendısı oturur , saat 24:00'e dogru gelmektedir . ..
Ve kızın ailesi daha kalkmaya niyetlı degıldır:) .. Arada sırada bir iki laf edip sonradan yine
Clip izlemeye devam edıyorlardır .. saat 03:10 oldugunda kızın babası gelip sorar

Baba : kalkalımmı kızım ,yoksa daha oturalımmı ?
*** : 5 dakıka sonra kalkalım baba sigaranı bıtır ..
'' Kız gitmiştir Coşkun yine kendı basına o sesız odasında kalmıstır .. Kankardesıyle konusmaya devam
edıyor ve ona olan bıten herseyı anlatıyor . Kankardesı ona ;
Alvin : Kanki bak ben diyom kesın sana msj atacak bu kız
Coşkun : bilmiyorum kankim
'' 5 dakıka gecmeden Bir msj gelir , ve msj aynen boyledir ;

MSJ : O güzel saatler icin sana cok teseekur ederım bır an bıtmesını ıstememıstım ama bitti Sad

Coskun : Kankı ya ben ne yazacam sımdı ?
Alvin : Oglum baksana kız resmen senınle arkadas olmak ıstıyor sende ona yaz bak bende tesekkur ederım falan yaz..

'' Ölye böyle 10 msj dan sonra çıkmaya baslarlar .. Ama bu onlar ıcın sadece güzel bir rüyadır .. Çünkü kızın babası
cok aksi birisidir .. hemde aile dostunun ogluyla Asla !!! ''
Hiç bir kimse bu ılıskının sürmesini istemez .. Ancak kız coskunu coskunda onu cok sever .. herseyı goze almıslardır artık
Ancak bir gün kız coskunu aşsagıya cagırır ve derkı ;

*** : Coskun ya ablam artık benı cok sıkıstırıyor ayrıl , ayrıl diye .. Ya gercekten ayrılalım ama ben senı hep sevıcem yemın
ederım . yada hıc ayrılmayalım ama kımse bılmesın ...
Coskun : Hiç önemı yok bunların o zaman ayrılalım bye ...

'' Kıza bu cevabı verdıkten sonra cıkarır cep telefonunu ve numarasını sıler Kızın .. Kız bunu gorur ve derkı ;


*** : Sen benım numaramı sıldın ama ben asla sılmeyecegım ..
Coskun : Bye .. ..

''Daha sonra Coskun evıne gıder ve dusunur .. Bakarkı unutamıyor Asık oldugunu sanar Ve asagıya ıner''

*** : Coskun bı bakarmısın ?
Coşkun : Ne oldu bir dakıka ..
*** : Ya bak ben senı sevıyorum ama ne bıleyım boyle olmuyor ..
Coskun : Ayrıldık daha ne ıstıyorsun .? Canımı mı ?
*** : Biz ablamla annemlerın evıne gıdıyoruz . 1 , 2 ay gelmıcez
Coskun : Tamam bye .

'' 5 gun sonra bunlar dayanamaz ve bulusmaya karar verırler''

*** : Coskun benı Staj cıkısında alırmısın ?
Coskun : Tamam saat kacda oldugunu söyle ?
*** : Hadı beklıyecem senı seviyorum ( telefonu kapatır )

''Bu sihirli söz Coskunun yenıden baglanması ıcın yeterlı olacaktır''

*** : Geldımm Smile
Coskun : Ne yapıcaz bildigin bir cafee varmı buralarda ?_
*** : Yok ya buralardakı cafee ler ıyı degıl hadı sahile gidelim ..
Coskun : tamam hadi gidelim .
*** :Eeee anlat bakalım ne yapıyorsun ?
Coskun : Ne yapayım benı soruların ıcınde buraktın ve cektın gıttın ? Karmakarısık kafam hiç birseyi anlamıyorum
Biz sımdı cıkıyormuyuz ?
*** : Hayır cıkmamız cok zor dünde annem ogrendı .. Baska bırısını bulamadın mı babamın arkadasının ogluyla cıkıyorsun dedı..
Artık ıyıce korkmaya basladım bır babam bılmıyor sadece .
Coskun : O zaman bıtırelım bı daha da hıc konusmayalım ..

'' Otobus duragına dogru gıderler ve *** evıne burakır coskun . Otobüsde ;

*** : Ya bilmiyorum ben ılk defa bırısını sevıyorum
Coskun : Ben cok kisiyle cıktım ama sen farklı gıbısın ne bıleyım gözlerının ıcıne baktıgımda sankı bana ait koskocaman bır dunya
var o kucucuk gozlerınde ..

'' Bu arada bilmeden de olsa birbirlerinin ellerini tutarlar ve ;
Coskun : Aşsagıya baksana ayrıyız ama ellerımızı tutuyoruz .. Ne bıcım bır ıs yaa bu ben anlamadım
*** : Benı burakma .. Senı sevıyorum

Ve en sonunda coskun soyle der Allahımın uzerıne yemın ederımkı ne olursa olsun sonunda ölum olacagını bılsemde senı asla
burakmayacagım !!! Ve sarılır kıza .. . .
Coskun : Ancak sen bitti dedıgın an ceker gıdrım arkama bıle bakmadan
*** : Hayır bende senı asla burakmıcam söz ..

Bu olayı sızlere anlatmam dakı sebeb bana bıraz olsa akıl vermenızdır . yorumlarınızı beklıyorum Sevgıler Ve Saygılarımla Co$kun. ...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:35 am

Saygin bir firmada yönetim, ise girmek isteyenlere bir soru
sormus ve soruya en uygun cevabi veren kisiyi ise almislar. Bu soruda
dogru veya yanlis cevap diye bir sey yok, sadece düsünce sistemi
önemli.

Soru su:

Karanlik yagmurlu bir gece, yagmur yagiyor, firtina var, gök
gürlüyor ve siz sabaha karsi 02.00' de tek basiniza issiz bir yolda araba
ile gitmektesiniz. Arabaniz iki kisilik.
Biraz ilerde otobüs duraginda 3 kisi bekliyor.
Birincisi bir doktor, sizi daha önce geçirdiginiz kalp krizinden
kurtarmis.
Ikinci kisi, çok yasli ve hasta neredeyse ölmek üzere olan birisi.
Üçüncüsü, hayatinizin rüyasi, her zaman tanismak için can attiginiz
birisi.
Hava gittikçe kötülesiyor ve arabanizda sadece bir kisiye yer var.
Böyle bir durumda ne yapardiniz?

Soruyu iyice düsünün ve en iyi cevabi verin.

(cevap vermeden alt bölümlere geçmeyin.)








Görüsmecilerden bazilarinin cevabi söyle olmus:

A. Hasta adami en yakin hastaneye götürürdüm

B. Doktor daha önce hayatimi kurtardigina göre onu alirdim

C. Manen düsünürsem tabi ki hasta adami alirdim fakat kendi
gelecegim ve hayatim için, her zaman tanismak istedigim,
hayatimin rüyasini alirdim.

Burada dogru veya yanlis cevap diye bir sey yok sadece her bir kisinin
durumu algilayisi ve ele alisi var

Bu görüsmede cevaplarin % 90' i "yasli adami alirdim" olmus., olmus;
ama sadece bir kisiyi ise almislar.

O kisinin cevabi acaba nasilmis?

(Biraz düsünün ve sonra asagisini okuyun.)









Arabadan inip anahtari doktora veririm, doktor benim
hayatimi kurtardigi gibi yasli kisiyi de hastaneye yetistirip
iyilestirebilir.

Böylece ben de hayatimin insaniyla otobüs duraginda
bas basa kalip onu tanima firsatini elde edebilirim.

Bu cevapla o kisi hemen ise alinmis.

Insanoglu tabii olarak bencildir, bütün verilen diger
cevaplarda kimse arabasini vermeyi akil edememis
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:36 am

Baris Manço Fransa'da bir televizyon kanalinin canli
yayinina konuktur...
Küstah bir spiker vardir ve Baris Manço ile dalga
geçmektedir...
Sürekli, "iste Türk, yani barbar, vahsi vs..."
demektedir...
Baris Manço daha fazla dayanamaz ve spikere
"yaninizda kâgit para var mi?" diye sorar!
Bu soruya spiker sasirir ve "evet var ama n'olacak"
der...Baris Manço israr edince spiker cebindeki kâgit
paralarý çikartir...
Bu olaydan az önce Baris Manço canli yayinda
"Anahtar" adlı sarkisini söylemiştir...
Bu sarkinin bir bölümü söyledir:
"Bes Akif- bir Saat Kulesi, iki Kule-bir Fatih, bes
Fatih-bir Mevlana, iki Mevlana-bir Sinan"
(Baris Manço / Anahtar sarkisi / Darisi Basiniza
Albümü / 1992)
Bu sarki bir matematik sorusudur ve sarkida adi geçen
kisiler o dönemdeki
Türk parası olan banknotlarin arkasinda fotografi
olan kisilerdir...
Baris Manço spikere sorar: "Bu paranizda fotografi
olan kisi kim?"
Spiker:"General......." Baris Manço diger paralardaki
fotograflari olan
kisileri de sorar, spikerin verdigi cevaplar hep
aynidir,
"General.......", "Amiral...........", "Komutan............."
Spikerin bu "falanca General, falanca Amiral, falanca
Komutan" cevabýndan sonra,
bu sefer de Baris Manço cebinden Türk paralarini
çikarir... Spikere der ki:
"Bu parada fotografi olan kisi Mehmet Akif Ersoy'dur.
sairdir...
Bu fotograftaki kisi Mevlana'dir. Düsünürdür...
Bu paradaki fotografi olan kisi Fatih Sultan
Mehmet'dir. Adaletin sembolüdür...
Bu paradaki kisi ise ******'tür. "Yurtta baris,
dünyada baris" diyen kisidir...
Bizim paralarimiz bunlar... Biz Türkler ince ruhlu,
kibar, medeni insanlar
olduðumuz için paralarimizin arkasýna
"sairlerimizin",
"düsünürlerimizin","bilim adamalarimizin"
fotograflarini bastik...
Siz Fransizlar kendiniz barbar, vahsi oldugunuz için
paralarinizin arkasina hep savas
Adamlarinin fotograflarini basmisiniz!" der...
Baris Manço'nun bu müthis cevabindan sonra televizyon
yöneticileri
Canli yayini keserler ve spikeri oradan kovarlar,
baska bir spiker yerine
gelir ve canli yayin yeniden baslar, yeni spiker
Baris Manço'dan ve
Türklerden özür diler, programa böylece devam
edilir..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:36 am

Budist rahipler, artik yetistigini dusundukleri bir ogrencilerini, yola cikmadan once cagirdilar. Basrahip ogrenciye tek bir soru sordu:

* "20 yildir buradasin, neler ogrendin?"
"Yedi gercek ogrendim" dedi ogrenci.


* "Say" dedi basrahip, "birincisi...?"
"Dostluklar ikiye ayrilir: Kalici dostluklar ve gecici dostluklar. Hayatta bir zorluk ortaya ciktigi anda bozulan dostluklar daha coktur, kalici dostluklar cok azdir..."

* "ikincisi ?"
"insanlarin cogunlugu kalplerini ve beyinlerini gecici degerlere ayirmislar. Bu degerler ugruna kendi gercek niteliklerinden taviz vermekten, kotu seyler yapmaktan cekinmiyorlar..."



* "Ucuncusu ?"
"insanlar, amaclarina ulasmak icin birbirlerini ezmekten cekinmiyorlar. Oysa baskasina kotuluk yaparak elde edilen her seyin geldigi gibi ellerinden gidecegini anlamiyorlar..."

* "Dorduncu ?"
"insanlar gercekte bir anlami ve onemi olup olmadigini hic dusunmedikleri fakat degerli ve anlamli saydiklari seyler yuzunden birbirlerine zarar veriyorlar. Bu sekilde hayati birbirlerine zehir etmeye alismislar."

* "Besinci ?"
"Herkes yanlisin nedenini, basarisizligin nedenini baskalarinda ariyor. Kimse, basina ne geldiyse aslinda kendi yuzunden geldigini anlamiyor, kendi sucunu, yanlisini kabul edip duzeltmiyor..."

* "Altinci" dedi basrahip.
"insanlar helal lokmanin ve bolusmenin degerini bilmiyor. En lezzetli lokmanin helal lokma oldugunu unutuyorlar. Vicdanlari ve mideleri arasinda kaldiklari zaman midelerini tercih ediyorlar..."


* "Yedinci ?"
"insanlar bir seye dayanmadan yasama gucunu bulamiyorlar. Bu yuzden cogu zaman anlamsiz seylere sariliyor, guveniyorlar. Asil sarilmalari ve guvenmeleri gereken belki de tek duygunun sevgi oldugunu anlamamakta israr ediyorlar..."

* "Gule gule" dedi basrahip, "Artik yola cikabilirsin, yolun acik olsun"...

--------------------------------------------------------------------------------
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:37 am

Amerika'da bir baba ve oğlu beraber bir karavan yolcuğuna çıkmışlar. Alternatif bir tatil yapmayı planlıyorlarmış. Belli bir yol güzergahı çizmedikleri için macera olsun diye anayoldan sapıp, dar bir yola girmişler. Bayağı bir yol gittikten sonra çöl gibi bir yere varmışlar. Etrafta in cin top oynuyormuş. Bu sırada adam benzinlerinin azaldığının farkına varmış. Hemen haritayı açıp en yakın yerleşim yerini aramışlar. Karavan bir süre daha gittikten sonra, benzin bittiği için yolda kalmış.

Baba kasabaya gidip benzin alıp geleceğini söylemiş. Ancak çocuk bulundukları yerden hiç hoşlanmamış. Babasına kendisini de götürmesi için yalvarmış. Ancak adam çocuğun onu yavaşlatacağını düşündüğü için, karavanın kapısını kilitleyeceğini ve kısa sürede döneceğini söyleyerek çıkmış. Cep telefonunu da çocuğa bırakmış. Çocuk korku içerisinde beklemeye başlamış. Bir saat geçip babası geri dönmeyince paniğe kapılmış. Bir zaman sonra, karavanın tavanından "pıt pıt pıt" diye sesler gelmeye başlayınca telefona sarılıp, eyalet polisini aramış. On dakika sonra kasaba şerifi karavana ulaşmış. Şerif ve yardımcıları kapıyı kırarak açmışlar. Çocuk dışarıya çıkar çıkmaz babasının kasabaya gittiğini, ama çok geç kaldığını nefes nefese anlatmaya başlamış.

Ama şerif çocuğa bakacağına karavanın altında durduğu ağaca bakıyormuş. Sonra yardımcısına "Çocuğu buradan uzaklaştırın" deyince, çocuk arkasını dönüp ağaca bakmış ve düşüp bayılmış. Meğer karavanın üzerine pıt pıt diye damlayan, ağacın dalına asılmış olan babasının kafasız cesedinden akan kanın sesiymiş.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:38 am

Adamın biri, bi cumartesi gecesi evine dönüyomuş. Birden 15-16 yaşlarında sevimli bi kızın yolun kenarında otostop yaptığını görmüş. Adamın da aynı yaşlarda iki kızı varmış. Hemen arabayı kızın yanına yanaştırmış, "Gece yarısı böyle ıssız bir yerde n'apıyosunuz Allah aşkına? Bu saatte otostop mu yapılır?" demiş.

Kız, "Uzun hikaye. Rica etsem beni evime götürür müsünüz? Buraya çok yakın. Bu iyiliğinizi ömür boyu unutmam" diyerek arka koltuğa oturmuş. Kızın üzerinde cicili bicili, hoş bi elbise varmış. Evinin adresini vermiş.

Gerçekten de yakınmış ev. Adam eve vardığında önünde durmuş, "İşte geldik küçük hanım" diyerek arka koltuğa dönmüş ama arkada hiç kimse yokmuş. Gözlerine inanamamış tabi. Hemen arabasından inip evin kapısını çalmış.

Beyaz saçlı, çok yorgun görünen yaşlı bi kadın açmış
kapıyı. Adam heyecanla, "Bana inanmayacaksınız ama yoldan küçük bi kız aldım. Bana buranın adresini verdi ama tam geldiğimizde..." Yaşlı kadın adamı susturmuş, "Biliyorum, biliyorum" demiş, "Sonra da ortadan kayboldu di'mi? Bu başımıza ilk defa gelmiyo. Her cumartesi akşamı
aynı şey olur...

"Meğer kız bi cumartesi gecesi diskodan dönerken trafik kazası geçirmiş ve oracıkta ölmüş. Şimdi her cumartesi gecesi kazada öldüğü yerden otostop yapıp evine gelmek istiyomuş ama bunu bugüne kadar başaramamış. Kadın bunları anlatırken adamın gözü piyanonun üzerindeki
kızın fotoğrafına ilişmiş. Evet, kız aynı kızmış ve üzerinde de aynı elbise varmış.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:38 am

DÜŞÜNDÜRECEK BİR OLAY
Jack yavaslamadan once Takometreye bakti: Hiz limitinin 50 oldugu yerde 73 ile gidiyordu ve son dort ay icerisinde dorduncu defa polis tarafindan
durduruluyordu. Bir insan nasil bu kadar sanssiz olabilirdi?
Jack arabasini saga cekti. "Insallah su anda yanimizdan daha hizli bir araba gecer" diye dusunuyordu.
Polis elinde kalin bir not defteri ile arabadan indi.
Bob? Bu Polis Kiliseden Bob degilmi?
Jack iyice arabasinin koltuguna sindi. Bu durum bir cezadan daha kotuydu.
Kiliseden tanidigi bir Polis, arkadas olduguna bakmaksizin birini durduruyordu. Hem de hizli gidip, trafik kurallarini ihlal ettigi icin.
"Merhaba Bob. Birbirimizi yeniden boyle gormemiz cok ilginc"
"Merhaba Jack" Bob gulumsemiyordu.
"Beni, karimi ve cocuklarimi gormek icin eve giderken yakaladin"
"Evet oyle" Bob umursamaz gorunuyordu.
"Son gunler eve hep cok gec geldim. Cocuklarim beni uzun suredir hic gormedi. Ayrica Diana bana bu aksam Patates ve biftek yiyecegimizi soyledi. Ne demek istedigimi anliyormusun?"
"Evet ne demek istedigini anliyorum. Ayrica trafik kurallarini ihlal ettiginide biliyorum." diye cevapladi Bob.
"Eyvah! Bu taktik fazla ise yaramayacak gibi. Taktik degistirmek gerekli" diye dusundu Jack "Beni kac ile giderken yakaladin?"
"Yetmis. Lutfen arabana girermisin?" dedi Bob.
"Ah Bob,bekle bir dakika lütfen. Seni gordugum anda Takometreye baktim. Sadece 65 ile gidiyordum."
"Lutfen Jack, arabana gir" diye usteledi Bob.
Jack cani sikkin bir sekilde arabasina girdi, kapiyi carparak kapatti. Bob not defterine bir seyler yaziyordu.
"Bob niye benim ehliyetimi ve araba ruhsatini istemiyorki" diye dusundu Jack.
Ne olursa olsun, bundan sonra kilisede bu adamin yanina oturmaktansa, birkac Pazar Jack kiliseye gitmeyecekti.
Bob kapiyi tiklatiyordu. Jack arabasinin penceresini 5 cm kadar acti.
Bob Jack'a bir kagit verdi ve gitti.
"Ceza degil bu" diye kendi kendine soylendi Jack. Bir anda sevinmisti. Bu bir yaziydi ve kagitta sunlar yaziyordu:
"Sevgili Jack, benim bir kizim vardi. Alti yasindayken cok hizli araba kullanan biri tarafindan olduruldu. Bu kazadan dolayi, adam cezalandirildi. 3 ay hapishane cezasiydi bu. Bu adam hapishaneden cikinca kendi cocuklarina sarilip, opup, onlari tekrar koklayabildi. [Linkleri görebilmek için kayıt olmanız gerekiyor. http://www.forumturka.net/forum/register.php link'ini alıp browser'ınıza yapıştırmanız yeterlidir.] [Linkleri görebilmek için kayıt olmanız gerekiyor. http://www.forumturka.net/forum/register.php link'ini alıp browser'ınıza yapıştırmanız yeterlidir.]
Ama ben... Ben kizimi tekrar koklayabilip, opebilmek icin, cennete gidinceye kadar beklemem gerekiyor. Bin defa adami affetmeye calistim. Bin kerede basardigimi zannettim. Belki basarmisimdir, ama hala kizimi dusunuyorum. Lutfen benim icin dua et ve dikkat et Jack, tek bir oglum kaldi."
Jack 15 dakika kadar bir sure yerinden kipirdayamadi. Daha sonra kendine gelip, yavas yavas evine gitti. Evine varinca, cocuklarina ve karisina sikica sarildi.
Hayat cok degerli, surekli dikkat et. Dikkatli araba kullan ve baskalarinin hakkina saygi goster. Hicbir zaman unutma, istedigin kadar araba satin alabilirsin, ama insan hayatini...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:39 am

Mülazım Ahmet Halit Üngör'ün 15-Nisan 1915 tarihli hatıratıdır.

"Çanakkale'de çarpışıyorduk. Siperlerde bulunduğumuz sıralarda düşman tarafından bir askerin sıçrayarak bize doğru yaklaşmakta olduğunu gördük. Korkusuz bir delikanlıydı bu. Bizim erattan onu görenler arka arkaya ateş ediyor, fakat bu askerin bize yaklaşmasına engel olamıyorlardı. Düşmanınmız, anlaşılan bize sokularak el bombası atacaktı. Hemen silahımı doğrultarak nişan aldım ve ateş ettim. Vurularak yere düştü ve bir müddet debelendikten sonra hareketsiz kaldı. Sürünerek yanına gettiğimde, ölmğş olduğunu gördüm. Fransız üniformalı, zenci bir askerdi bu. Üzerini yokladım, iç cebinde bir şişlik vardı. Elimi, üniformasından ileri sokarak onu aldığımda dona kaldım. O değil de ben vurulmuştum sanki. Elimde tuttuğum şey, sözde düşmanım olan o zencinin kanlarıyla ıslanmış bir Kur'an'dı. Ah sömürgeci İngilizler, H o Fransızlar."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:42 am

Mimar Sinan Dehası

--------------------------------------------------------------------------------

Bunların bazıları forumda çıktı ancak çıkmayanlarda var paylaşmak istedim

MİMAR SİNAN DEHASI


Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genisliğe oturtmak için
13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana isleminden
farkli besinci. bir islem yaratarak cozdugu soylenir.

Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda birbirlerini
gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin urunudur.

Almanlar ayni sistemi meclislerinin onundeki dev kurede kullanmislar.

Mimar Sinan bu sistemi 2 metre capindaki minarelere yuzyillar once
monte edebilecek bir dehadir.

Almanlarin dehasi ise, o cirkin metal yiginina Selimiye'den fazla
turist cekebilmelerindedir..

*******************************************

Bir gun Selimiye Camii'ne girenler,
kubbenin altiında bir Japon'un ayaklarini kibleye doğru uzatmis
sirtustu yattigini gormusler

Tabii hemenJapon'u, "Burasi kutsal bir yer. Bu sekilde yatmak bizim
inanclarimiza gore saygisizliktir.
Lutfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmislar.

Ancak, Japon trans vaziyetteymis,
gozlerini kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus:

"Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe var olamaz.
Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde durmasi fizik ve
matematik kurallarina aykiri.
Bu imkansiz, orada hicbir sey yok,orada hicbir sey yok..."

*********************************

Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis.

Bu nedenle minarelerinin yakin zamanda yikilacagi farkedilimis.

Uluslararasi bir grup bilimadami toplanmislar.

Nasil kurtaririz bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermisler.

Sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle minarelerin
temellerini sabitlemenin en iyi cozum olduğuna karar vermişler.

Minarelerin temellerini acinca, koymayi dusundukleri kelepcelerin
aynisiyla karsilasmislar.

Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni seyi dusunmus megerse....?

*********************************************

1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar ve jeofizikçilerden
olusan bir Japon heyeti Turkiye'ye gelmis.

Heyet Imar ve Iskan Bakanligi'ndan izin alarak ulkemizdeki tarihi
yapilari incelemeye baslamis.

Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan gezdikten sonra sira Sinan' in
kalfalik eseri Suleymaniye Camisi'yle Sinan'in ogrencisi Mimar Davut
Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmis.

Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme yapmislar.

Her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus.

Cunkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin uzerine
insa edildiğini anlamislar.

Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi olmamasina akil sir
erdirememisler.

Bunun uzerine Tuürkiye programinin gerisini tamamen iptal edip, bu iki
cami üzerine yogunlasmislar.

Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti sirasinda bu iki
caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yikilmaktan
kurtulabildiği ortaya çikmis. Minareleri incelediklerinde ise
dumurlari ikiye katlanmis.

Minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem mekanizmasi uzerine
oturtulduğunu ve her yone yaklasik 5 derece yatabildiğini gormusler.

Daha derin arastirma yapmak için Edirne'ye,

Sinan'in ustalik eseri Selimiye Camisi'ne gitmisler.
Ordaki olaganustu sistemleri gorunce iyice dumur olmuslar.



Selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak
cozmüsler.

Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini
uygulamaya sokarak sehirlerini Sinan'in kullandigi
sistemlerle kurup muazzam gokdelenler dikmisler.

Yani su an gelismis ulkelerin gokdelen yapiminda
kullanildiklari cogu sistem,
yuzyillar önce Sinan'in gelistirdigi
mekanizmalarmis.


tac mahalın mımarı mehmet efendı mımar sınanın ogrencısıymıs
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:45 am

İngiltere'de trafik niçin soldan akar?

Bir zamanlar herkes İngilizler gibi yolun solundan gidiyordu. Bunun için de çok geçerli bir sebep vardı.

Yüzyıllarca önce yolun karşısından gelenin dost mu, yoksa düşman mı olduğunu kestirmek mümkün değildi. İnsanların çoğu sağ ellerini kullandıkları için, yolun solundan, duvar dibinden (yaya veya atla) giderek sol taraflarım emniyete alır, sağ ellerini kılıçlarını hemen çekecek şekilde hazır bekletirlerdi.

Yolun solundan seyahat, ilk defa 1300 yıllarında, papanın Roma'ya gelecek hacıların yolda karmaşaya sebep vermemeleri için, yolun solundan gitmelerini söylemesiyle resmileşti ve yüzyıllar boyu devam etti.

18. yüzyılın sonlarında ABD'de birçok atın çektiği posta arabalarında, sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en arkada ve soldaki atın üstünde oturuyordu. Bu da yolun solundan gidildiğinde karşıdan geleni ve yolun kontrolünü zorlaştmyordu.

Çok geçmeden ABD'de trafik sağdan işlemeye başladı. Fransız İhtilali sırasında, ihtilalin liderlerinden Maximilien Ro-bespierre, büyük bir olasılıkla Katolik kiliseye meydan okuyanlara bir jest olsun diye, Parislilerden yollann sağından gitmelerini istedi.

Bir süre sonra aslında kendisi de bir solak olan Napolyon, or-dulanndaki ikmal arabalannın yollann sağından gitmeleri emrini verdi ve zaptettiği her ülkede de bu uygulamayı hayata geçirdi.

İngiltere hiçbir zaman Napolyon tarafından zapt edilemediğinden İngilizler yolun solundan gitme alışkanlıklanndan vazgeçmediler. Avustralya, Hindistan gibi tüm eski sömürgelerinde de bu usulü devam ettirdiler. Zaten İngilizler'de Amerikalılardan farklı olarak sürücü arabanın üstünde ve sağında oturuyordu.

Modern araba teknolojisinin gelişmesi ile bu gelişimin dünyada öncüsü olan ABD'de sürücü koltuğu ve direksiyon sağdan gidişe uygun olarak sola konuldu ve dünyanın birçok bölgesinde bu şekilde yaygınlaştı.

İngiltere'de ve eski sömürgelerinde, trafik akışını sağ şeride almanın faturası o kadar yüklüdür ki, artık isteseler de kolay kolay bunu yapamazlar.

Hangi ülkede olursanız olun, trafiğin yönü ister sağdan olsun ister soldan, karşıdan karşıya geçmeden önce, siz yine de her iki yöne bakmayı ihmal etmeyin.

--------------------------------------------------------------------------------
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 8:48 am

Yer: Kayseri
Siz hıç karanlıkta iyi göremediğiniz için yakıt deposunun, tam dolup dolmadığını çakmak yakarak kontrol etme cesaretini kendinizde buldunuzmu!
Kayseri şehirlerarası otobüş terminalinde 38 AŞ 991 plakalı yolcu otobüsüne mazot alan muavin Z. T. deponun tam dolup dolmadığından emin olmak için çakmak çakarak kontrol etmek ister.
Sonuç: Buharlaşan mazotun parlaması ve muavinin yanık tedavisi için hastahaneye kaldırılması...


Yer: Diyarbakır
Lunaparkta gece bekçisi iki kafadar (zincirlerin ucuna bağlanmış salıncaklardan oluşan) uçan sandalyelere biner ve mekanizmayı çalıştırırlar. Ancak sandelyelerin merkezkaç kuvveti ile dönerek açılmasından dolayı durdurmak içi şaltere ulaşamazlar ve sabaha kadar kimseye seslerini duyuramazlar.
Sonuç: Bu bekçilerden biri hayatını kaybetmiş, diğeri işe gördügü uzun tedavilere rağmen eski sağlığına kavuşamamıştır...

Yer: Karabük
Siz demir çelik haddehanesinde çalışan bir işçinin, sigarasını yakmak için 600 tonluk preslerin arasından emekleyerek geçtiğini ve 2.450 santigrad derecedeki fırına ulaşmaya çalışırken son sigarasını yaktığını duydunuzmu?..


Yer: Giresun
Siz hıç birisinin, dış ağrısından kurtulmak için çenesine kurşun sıktığını ve beynini dağıttığını duydunuz mu?..

Yer: İstanbul, Sultanbeyli
Yuttuğu sineği öldürmek için ağzına Shelltox sıkip, zehirlenerek kendisi de ölen zamane uyanığını...

Yer: Erzurum
Birçok ülkede insanlar berbere gidip traş olurlar, ama hiçbir berber, masaj amacıyla müşterisinin kafasını sağa sola çevirirken boynunu kırmaz...

Yer: Bozcaada
Bankamatikten para çekerken başka bir ülkede elektrik çaprmasından ölmezsiniz. Türkiye'de ölürsünüz...


Yer: Adapazarı
Siz hiç arabası ile yolda giderken radyoda duyduğu göbek havasıyla coşup, göbek atmak için aracını kenara
çeken ve otoyolda göbek atarken arkadan gelen aracın altında kalıp ölen duydunuz mu? Söz konusu olay TEM
otoyolu Sapanca mevkiinde cereyan etmiştir...

Yer: Konya
Aynı işyerinde, biri gündüz biri gece vardıyasında çalışan ve ikisi de işine motasiklet ile giden baba-oğulun, yolda karşılaşmaları normaldir, ama birbirlerine selam vermek içın ellerini sallarken, kaza yapıp ölmesi sadece bizde vaka-i adıyedendir...

Yer: Kocaeli, Dilovası
Hangi ülkede bir gemi mühendisı, kontrol etmek için gemi kazanına girdiğinde, biri başkası gelip kazan kapısını kapatır ve kazanı ateşleyip...

Güven iyidir ama kontrol daha iyidir
Güven iyidir ama kontrol gerekmez

Yer: Rize
Hangi ülkede; elektrik direğine yaşlanıp, ayakkabısına giren taşı çıkarmak için ayakkabısını silkeleyen birisi, yoldan geçen bir başkası tarafından (cereyana kapıldığı zannedilerek, kurtarmak amacıyla temas etmeden) kürekle vurularak kurtarılmaya çalışılır?..

Yer: Trabzon
Siz hiç başka bir ülkede, bir insanın, tuttuğu futbol takımının maçı, ya da siyasi partinin şeçimi kazanıp kazanmayacağı hakkında bir "uzvu" üzerine iddiaya girdiğini, "eğer kazanamazsak, ben de bunu keserim"
dediğini, iddiayı kaybedince Beşmele ile abdest alıp, iki rekat namaz kıldıktan sonra "onu" kestiği ve kan kaybından öldügünü duydunuzmu?..

Yer: Afyon
Siz hıç kahvehanede Okey oynanırken, İnsanların ve okey masasının üzerine inek düstügünü, duydunuz mu?
Toprak damlardan oluşan tipik anadolu mimarisi, sineklenen ve paniğe kapılarak nereye bastığını bilemeyen Sarıkız'ın ağırlığına dayanamamıştır..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 9:07 am

emeğe saygı okuyun yaaa Evil or Very Mad
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
SaEnLiAlY
Modarator
Modarator
SaEnLiAlY


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 03/06/09
Yaş : 33
Nerden : Eskişehir

Hikayeler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Hikayeler   Hikayeler - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 6:33 pm

Son konuşmalar….
Deli gibi aşıksınızdır ama süregelen kavgalar…
İçinden nolur ayrılmayalım,beni bırakma diyerek çığlık çığlığa ağlamalar ama mesajlarında soguk sert tavırlar…Ve belli etmezsiniz o anlarda o lanet olası gurur yokmudur?çıkardığı saçmasapan sorunlarla sonunda alınan kararlar işte seni kahreden seni senden alan sonuç:ayrılık…
Yalnızca”ayrılık”kelimesini duyduğunda bile bianda kendini hissetmezsin hayattan kopacağını düşünürsün.İşte şimdi yalnızsın…
hayatına kaıışan,seni düşünen,seni senden çok seven,değerli olduğunu hissettiren kişi çekilmiştir hayatından.Onun sıcaklığını onun gülüşünü onun dokunuşunu kimsede bulamıcağını bilirsin bu gerçek seni kat kat maffeder.Öyle bir hal almışsındırki. Ha ölü, ha sen…
Bitek bedenin kalır,Ruhun çekilmiştir köşesine onsuz yaşayamayacağını düşünüp ağlıyodur sürekli.Bedeninse kendine düşen rolleri oynuyodur çevresine.Pişman değilim,onsuzda olabilirim,mutluyum tavırları…
Halbuki kalbin paramparçadır.Hep ağlıyosundur içinden,nereye baksan o, gülüşü,
Bian kokusu gelir burnuna,heyecanlanıp etrafına bakarsın ama nafile sende bilirsin aslında olmadığını,ama belki’yi aklından çıkaramazsın!!!
Geceler üstüne yürür sanki.Hergece yastığını ıslatarak dalarsın uykuya.Uyku uykumudur sanki, yine o,yine rüyalarında ağlayarak uyanır,telefona bakarsın.Yoktur,ne bi çağrı ne bir mesaj.Dİpsiz karanlık bir boşluktasındır…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hikayeler
Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
SeNTeZ :: Eğlence :: Hikayeler-
Buraya geçin: